Türkiye, dün gerçekleşen önemli bir açıklamaya odaklandı. DEM Parti heyeti, terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan ile üçüncü kez bir araya gelerek kamuoyuna kayda değer bir mesaj iletti. İmralı'daki heyet tarafından aktarılan mesajda, Öcalan'ın örgütten “PKK kendini feshetmelidir” talebinde bulunduğu belirtildi.
Terör örgütünün elebaşı tarafından kaleme alınan mesajın Kürtçe okunuşunu heyet üyelerinden Ahmet Türk, Türkçe'sini ise Pervin Buldan duyurdu. Açıklamada, örgütün geleceği hakkında dikkat çekici ifadeler yer alırken, kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı.
Öcalan’ın bu açıklamalarının ardından eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan da destekleyici bir mesaj geldi. Demirtaş, yaptığı açıklama ile güncel durumu değerlendirdi.

"BARIŞA YÖNELİK ADIM ATIYORUZ"
Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:
Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde başlatılan yeni arayış, Ramazan ayının girişiyle birlikte ilk sonuçlarını vermeye başladı. Bu liderlere güvenenler olduğu kadar, kaygı duyanlar da mevcut. Her iki tarafın da bu kaygılarında haklı nedenleri var, bunu kimse inkâr edemez. Gerçekten de barış sağlama sürecinin zorluğu, buradan kaynaklanıyor; kalıcı huzura, toplumun büyük bir kesiminin güveneceği ve isteyeceği bir ortamla ulaşılabilir.
Bir diğer zorluk ise ulusal, bölgesel ve küresel çıkar gruplarının savaş üzerine kurulu kazançlarını, rahatlıklarını ve menfaatlerini kaybetme korkusuyla yapabilecekleri provokasyonlardır.
Bu zorlukları aşmak, kolay değildir ama imkânsız da değildir. İlk olarak barışa yürekten inanan herkesin, bu sorunları aşmak için samimi bir çaba göstermesi gerekmektedir.

"ÖLÜM VE YIKIMDAN KURTULMAK İSTENİYOR"
Bu noktada, akla mantıklı bir soru gelebilir: “Tamam, ne yapmamız gerektiğini biliyoruz ama sonuçları ve amaçları tam olarak anlayamıyoruz.”
Ne yapılmak istendiğini, açıklamaya çalışayım.
“Savaş, terör, şiddet, kan, gözyaşı, ölüm ve yıkım sona ersin” deniliyor. Temel mesele bu işte, istenen sadece budur! Bütün bunların sona ermesini talep ediyoruz. Ancak buna yönelik tüm hukuki ve siyasi altyapının TBMM çatısı altında inşa edilmesi gerekmektedir.
“Bu benim için yeterli değil” diyenlere şunları söyleyeyim:
- Değerli dostum, eğer silahları elinde tutanlar artık savaşı sonlandırmaya karar verdiyse, bunun neresinden rahatsız oluyorsun?
- Yola sivil ve siyasi bir mücadeleyle devam edilecekse, kendine neden güvenmiyorsun? Eğer bir siyasi yol bulamaz ve PKK ya da devletin silahına güvenerek hareket edersen, elbette savaşın bitmesinden endişe duyarsın. Ama unutma, her savaşın bir sonu vardır; bu sona hazırlıklı olmak barışı desteklemen için en doğru yoldur.
- “Ben Kürt’üm, haklarım ne olacak?” diye endişeleniyorsan, önce kendine güvenmelisin. Tecrübelerine, birikimlerine, örgütlü ve siyasi hareketlerine güvenmelisin. Siyasi mücadelenin bir teslimiyet ya da kayıp olmadığını görmeli ve bu inançla yola devam etmelisin.
- “Ben Türküm, ‘teröre’ kayıtsız kalırsak ülkem, devletim dağılmaz mı?” diye korkuyorsan, önce kendine ve Kürt kardeşine güvenmelisin. Devlet, Kürt'ün de devleti olursa adil bir yaşamı demokratik ve barışçıl yollarla sürdürmek için var gücüyle yanında duracaktır.
- “Bu iş bu kadar basit mi, altında bir bit yeniği yok mu?” diye düşünüyorsan, söyleyeyim: Bu iş gerçekten de basit. Ancak bu “basit” şeyin hayata geçebilmesi için ciddi bir gayret, çaba ve planlamaya ihtiyaç vardır.

"ERDOĞAN, BAHÇELİ VE ÖCALAN.. HEPSİNE UZUN ÖMÜR DİLİYORUM"
Çözüm basit ama bir o kadar da ciddidir. Ciddidir çünkü burası Orta Doğu’dur; eller hâlâ tetiktedir ve hâlâ kan dökülmektedir. Ciddidir çünkü ölüm kadar önemli bir şey varsa o da yaşamdır. Bu iki önemli mesele arasında yaşamı ön plana çıkarmak, dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir.
Barıştan, barışmaktan korkma. Türk ve Kürt el ele vererek Türkiye'yi büyütmekten çekinme. Bölgeyi barışa götürecek her adımı desteklemekten korkma. Korkma ki bu sefer silahları susdurup siyaseti ön plana çıkartabilirim. Siyasi mücadele ile yoksulluğu, işsizliği, açlığı, adaletsizliği ve eşitsizliği hep birlikte yok edelim. Savaşa harcanan milyarlarca doları doğrudan halka aktaralım. Barışın aynı zamanda ekmek, aş, iş demek olduğunu unutmayalım.
Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan… Hepsinin uzun ve sağlıklı bir ömre sahip olmasını dilerim. Fakat bu üç lider Orta Doğu barışı ve tarihi Kürt - Türk barışı için inisiyatif aldıklarında, benim de üzerime düşeni fazlasıyla yapacağımı bilmelisiniz.

"TÜRK VE KÜRT, BİRBİRİMİZE KENETLENELİM"
“Peki ya seçim?” diyorsanız, o sizin işinizdir, karar sizin, irade sizin. Siz halksınız, nihai kararı verecek olan da sizsiniz. Kimse sizden bugün Erdoğan’a, Bahçeli’ye ya da DEM Parti’ye ya da CHP’ye oy vermenizi istemiyor; barış için bir damla su vermeniz yeterli.
Ben, Gabar’da nöbetteki asker kardeşimin de Kandil’deki öz kardeşimin de yok olmasını istemiyorum. Her ikisinin de birbiriyle karşı karşıya gelmeyi bırakması gerekiyor. İlk önce muhabbetle, sevgiyle, doya doya Türk ve Kürt birbirimize kenetleneceğiz, sonrası siyasetin işidir.
Bu Ramazan ayı, kalıcı barış, kardeşlik ve huzur getirsin. Bunun için hepimiz barışın yanında olalım.
Ben barışın yanındayım, başarının kazanıldığı ana kadar.



Abdullah Öcalan’ın “silah bırakın” çağrısı, uluslararası basında geniş yer buldu.